17 Ağustos Depremi’nin 21. Yılında Bir Kez Daha Sesleniyoruz: Çağrılara Kulak Verin Depremler İçin Önlem Alın!

0
673

Ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden biri olan 17 Ağustos 1999 Depremi’nin 21. yıldönümünde TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından basın açıklaması yapıldı.

17 AĞUSTOS DEPREMİNİN 21. YILINDA BİR KEZ DAHA SESLENİYORUZ:

ÇAĞRILARA KULAK VERİN DEPREMLER İÇİN ÖNLEM ALIN!

1999 yılında, 16 Ağustos’u 17 Ağustos’a bağlayan gece saat 03.01’de; gerek nüfus yoğunluğu gerekse de ekonomik faaliyetler açısından Türkiye’nin en önemli bölgesi olan Marmara Bölgesinde 7.4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. 

Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın batı bölümünde meydana gelen deprem sadece 45 saniye sürdü. Ama bu 45 saniyede binaların ya tamamen yıkılması ya da ağır hasar alması sonucu binlerce canımızı kaybettik. Resmi rakamlara göre, depremde 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi de yaralandı. 5 bin 840 kişi de kayboldu. 

Bölgedeki pek çok yerleşim alanı adeta yerle bir oldu. Türkiye’nin en büyük petrol rafinerisi TÜPRAŞ’ta çıkan yangın günlerce sürdü. İzmit Körfezi’nin güneyinde bulunan Gölcük, Değirmendere ve Karamürsel gibi bazı yerleşim birimlerinde sahile yakın kısımların depremle birlikte deniz sularının altında kalması nedeniyle can kaybı ve hasar tespiti sağlıklı olarak yapılamadı. Ancak, Deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’nun Temmuz 2010’da yayımladığı rapora göre, depremde 364 bin 905 konut ve işyerinin yıkıldığı ya da çeşitli düzeylerde hasara uğradığı belirlendi. 

Bu ağır bilanço nedeniyle dönemin iktidarı gerek depremin neden olduğu ekonomik zararın etkilerini azaltmak, gerekse deprem sonrası yardım ve kurtarma faaliyetlerinde kullanmak için bir fon oluşturmaya çalıştı ve bir takım yasal düzenlemeler yaptı. 

26.11.1999 tarih ve 23888 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 4481 sayılı kanun ile Özel İletişim Vergisi, Özel İşlem Vergisi, Ek Gelir Vergisi, Ek Kurumlar Vergisi, Ek Emlak Vergisi, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi, uygulanmasına gidildi. Bu vergilerden “Özel İletişim Vergisi” kalıcı nitelikte bir vergi olarak halen devam etmektedir.

Bilim insanları ve araştırmacılardan oluşan Ulusal Deprem Konseyi kuruldu ancak Konsey 2007 yılında lağvedildi.

İstanbul’un birçok noktasına deprem konteynırları yerleştirildi ve toplanma alanları belirlendi. Belirlenen toplanma alanlarının büyük bir bölümü daha sonra imara açıldı.

Depremden sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) 2002’de mevcut yapı stokuna ilişkin güçlendirme ve yenileme çalışmaları için deprem master planı hazırladı. Ancak plan uygulanmadı.

Kısacası üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra ülkemizin deprem gerçeği unutuldu ve deprem üzerinden rant sağlama çabaları başladı.

17 Ağustos 1999 depremi ve daha sonra yaşanan depremler yapı stokumuzun deprem güvenlikli olmadığını ortaya koymuşken, sanki bir daha deprem olmayacakmış gibi imar planları depreme dayanıklı yapı üretimini sağlamak için değil, kentsel rantın dağıtılması için bir araç olarak kullanıldı. Parsel bazında yapılan imar tadilatları ile ormanlık alanlar ve su havzaları dere yataklarıyla birlikte yapılaşmaya açıldı.

Var olan yapı stokunun ve kentsel belleğin kent kimliği ile birlikte korunarak kentin çağdaş ihtiyaçlara uygun olarak dönüştürülüp canlandırılması ve iyileştirilmesi; böylelikle can güvenliğinin sağlanması ve yaşam düzeyinin yükseltilmesini hedeflemesi gereken Kentsel dönüşüm çalışmaları adeta yeni imar alanları açılması ya da mevcut imar alanlarının rant odaklı yenilenmesine indirgendi. Dönüştürülen alanlarda yaşayan insanların kentsel ihtiyaç ve talepleri gözetilmedi, müktesep imar hakları korunmadı.

Asli görevi sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentler kurmak ve yaşanabilir bir çevre oluşturmak olan siyasal iktidar, mühendislik, mimarlık ve şehir planlama disiplinlerinin teknik, bilimsel ve yasal gereklilikleri ile teknik ilkelerini görmezden gelerek, ormanları, kıyıları, doğal kaynakları hiçe sayan, kent tarihini, kültürünü yok eden, toplumu ve kentleri kimliksizleştiren rant projelerini “Kentsel Dönüşüm” adı altında hayata geçirdi.

Oysa ki, nüfus yoğunluğunun ve dolayısıyla yapılaşmanın en fazla olduğu İstanbul için dahi nitelikli ve kapsamlı bir Kentsel dönüşüm için gereken ortalama süre 20 yıl olarak öngörülüyordu. Yani deprem master planı o gün uygulanmaya başlasaydı bugün bu kentimiz olası bir İstanbul depremine hazır olacaktı.

Öte yandan, Meslek odaları etkisizleştirilerek mesleki uygulamalar denetimsizliğe mahkûm edildi. Yapı üretim sürecinin sağlıklı denetimi sağlanamadı. İmar affı uygulamalarına devam edilerek kaçak yapılaşma teşvik edildi.

17 Ağustos depreminin 21. yılını işte böylesi bir karanlık tablo ile karşılıyoruz. Bugün artık İstanbul ve çevresinin deprem riski son derece artmış ve gereken önlemlerin alınması noktasında vakit daralmış durumdadır.

TMMOB ve bağlı Odaları tüm bu süreç boyunca mesleki sorumluluklarının bir gereği olarak, yapılaşmadan kaynaklanan risklerin bertaraf edilmesi için çağdaş bir “risk yönetim” sisteminin oluşturulması, bölgesel ve kentsel ölçekte “sakınım planları”nın hazırlanması, mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, güvenli yapılaşmanın sağlanması ve tüm bu süreçlerin sağlıklı işletilebilmesi için meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modelinin benimsenmesi gerektiğini defalarca dile getirdik.

Bu vesileyle bir kez daha iktidarı acilen çağrılarımıza kulak vermeye ve gereken önlemleri almaya davet ediyoruz.

Emin KORAMAZ
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı