Radyoda ağzında akide şekeri var gibi tatlı tatlı konuşan Mustafa Şerif Onaran’ın sesi gelirdi bir zamanlar:
“Dağları aşınca başım,
Geri kaldı her yoldaşım,
Gel sevgilim, gel kardaşım,
Ben gene sana vurgunum. “
Sabahattin Ali’nin ilk okuduğum romanı Kuyucaklı Yusuf’tu. Aydın’ın Kuyucak ilçesini gece eşkıyalar basar ve bir evi yakıp yıkarlar. Evde tek sağ kalan bir erkek çocuğudur. Sonrasında olay yerini incelemek amacıyla gelen kaymakam bu çocuğu evlat edinir. Sonrasında küçük bir kasabada gelişen olaylar anlatılır.
Daha sonra okuduğum öykü kitapları Değirmen, Kağnı adlarını taşıyordu. Bu kitaplardaki öyküler kelimenin tam anlamıyla çarpmıştı beni. Hapishaneden kaçmaya çalışan mahkumlar, taşranın sıkıntıları, haksızlıklar, yaşamın katı gerçekleri bir tokat gibi vuruyordu insanın yüzüne. Sonrasında Hanende Melek öyküsü.
Romanlarından İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna da çok sevilir ve hala okunur. Kürk Mantolu Madonna, edebiyattan gittikçe uzaklaşılan günümüzde o çok satan popüler ve edebiyatla ilgisi olmayan kitaplar arasında ışıl ışıl durur.
Roman ve öykülerinden sonra şiirleri de etkilidir Sabahattin Ali’nin. Sonraları Dağlar Ve Rüzgar adlı şiir kitabını da çok sevdim. İşte ondan muhteşem bir şiiri:
DAĞLAR
Başım dağ, saçlarım kardır,
Deli rüzgarlarım vardır,
Ovalar bana çok dardır,
Benim meskenim dağlardır.
Şehirler bana bir tuzak;
İnsan sohbetleri yasak;
Uzak olun benden, uzak,
Benim meskenim dağlardır.
Kalbime benzer taşları,
Heybetli öter kuşları,
Göğe yakındır başları;
Benim meskenim dağlardır.
Yarimi ellere verin;
Sevdamı yellere verin;
Yelleri bana gönderin;
Benim meskenim dağlardır.
Bir gün kadrim bilinirse,
İsmim ağza alınırsa,
Yerim soran bulunursa:
Benim meskenim dağlardır
Sabahattin Ali ‘nin bestelenen şiirlerinden en ünlüsü Sinop Cezaevindeyken yazdığı şiiri:
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül, aldırma
Ağladığın duyulmasın,
Aldırma gönül, aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar;
Seni bu sesler oyalar,
Aldırma gönül, aldırma
Görmesen bile denizi,
Yukarıya çevir gözü:
Deniz gibidir gökyüzü;
Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allaha
Görecek günler var daha;
Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter;
Ceza yata yata biter;
Aldırma gönül, aldırma…
Ve Zülfü Livaneli’nin bestelediği Leylim ley,
Döndüm daldan kopan kuru yaprağa
Seher yeli dağıt beni, kır beni
Götür tozlarımı burdan uzağa
Yarın çıplak ayağına sür beni
Ayın şavkı vurur sazım üstüne
Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne
Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne
Ay bir yandan sen bir yandan sar beni
Yedi yıldır uğramadım yurduma
Dert ortağı aramadım derdime
Geleceksen bir gün düşüp ardıma
Kula değil, yüreğine sor beni….
Sabahattin Ali’nin anısına saygıyla….