Taylan Özgür Köşker Yazdı I Pencereler

0
56

Yaşamımızdaki tüm pencerelere…

Sabaha karşı mıydı bilmiyorum

yoksa akşamüstü müydü

belkide gece yarısı

bilmiyorum

girdi odama pencereler…

Pencerede fakir İstanbul…

Pencere

En iyisi pencere

Geçen kuşları görürsün hiç olmazsa

Dört duvarı göreceğine…

Bir pencere açmak şu dünyaya… Her zaman bir açık kapı bırakmak… O açık kapıdan, pencereden girebilmeli umutlar. Bir akarsuyun yatağını bulması gibi. Dağlardan kopan sular… Özgürlük gibi…

perdeli perdesiz

ben basma perdeleri severim

ama tül perdeler de vardı

kara ustorlar da

ustorları çekip çekip bırakıyordum

bir daha inmez oldu kimisi

kimisi bir daha çıkamadı yukarı

ve camları kırık pencereler

elimi kestim

kimi camsızdı büsbütün

camsız pencereler içime dokunur

camsız gözlükler gibi…

Pencereler…

Perdesiz pencereler

Pencerelerin dışında

Yıldızlı ve uzun geceler…

Pencereden bakarım deniz görünür, kimi zaman masmavi,  kimi zaman apaktır. Kimileyin de turuncu, kimileyin gri… Kimileyin çimen yeşili…

Pencereden bakarsın ay görünür. Ay, pencereye pek yaraşır.

Pencereden bakarsın kuşlar görünür. Geceler, gündüzler, yazlar, kışlar görünür… Yağmurlar, rüzgarlar, kar…

Pencereden yaşam görünür. Bir gözdür pencereler, her gelen bakıp geçer..

Trenler geçer pencereden, camın öte yanından bakışlar geçer, yürekler geçer…

Pencereden bir taş geldi

Ben zannettim Mamoş geldi

Uyan Mamoş uyan uyan

Başımıza ne iş geldi…

Pencereme bir kuş geldi. O kuş benim için geldi. O kuş senin için geldi…

Pencereler…

beşinci katta güneşli boşluğunuzda bir deniz

bir deniz mavi yüzük taşından

serçe parmağıma geçirdim usulcacık

üç kere öptüm ağlayarak

öpüp alnıma koydum üç kere

Pencereler

çıktım kırmızı velenseli yataktan

çocuk burnumu dayadım terli camına pencerenin

oda sıcaktı ve genç anamın kokusu vardı odada

dışarda kar yağıyordu

ben kızamık çıkarıyordum

Pencereler

sabaha karşı mıydı bilmiyorum

belki de gece yarısı

bilmiyorum

odamın içindeydi yıldızlar

ve gece kelebekleri gibi

çırpınıyorlardı camlarınızda

ben onlara dokunmaktan çekinerek

açtım sizi pencereler

salıverdim yıldızları geceye

aydınlık sınırsız hür geceye

yapma ayların geçtiği geceye

kurtlar duruyor ayın altında

hasta aç kurtlar

kurtlar duruyor önünde pencerenin

kadife perdeleri kapasam da sımsıkı

ordadırlar bilirim

gözetliyorlar beni…

Pencereler

düştüm bir pencereden

bir güzele bakarken

dünya halime güldü

güzel dönüp bakmadı

belki farkında değildi

Pencereler

pencereler

kırk evin penceresi odama girdi

ben oturdum birinin içine

sarkıttım ayaklarımı bulutlara

bahtiyarım

diyebilirdim belki…

Pencereler…

Sabaha karşı mıydı bilmiyorum

yoksa akşamüstü müydü

belkide gece yarısı

bilmiyorum

girdi odama pencereler…

Yukarıdaki yazıda Nazım Hikmet’in “Pencereler” şiirinden ve başka şiirlerinden, Orhan Veli’nin “İçerde”şiirinden ve Neşet Ertaş’tan ve halk türkülerinden yararlanılmıştır…