Sol Parti, içinden geçtiğimiz salgın günlerinde emek hareketine dair bir rapor hazırladı. Salgın günlerinde “Ne Oluyor?” sorusu kadar, “Ne Yapmalı?” sorusunun da yanıtının arandığı rapor, Gamze Yücesan-Özdemir ve Serkan Öngel tarafından Aziz Çelik, Aziz Konukman, Bülent Bulduk, Hayri Kozanoğlu, İlknur Başer, İsmail Hakkı Tombul ve Zafer Aydın’ın katkılarıyla hazırlandı.
Raporda, “Kapitalizm ancak ve ancak güçlü bir muhalefet açığa çıktığında, geniş emekçi kesimlerin aşağıdan müdahalesiyle sosyal politika araçlarına daha etkin bir biçimde başvurma ihtiyacı duymaktadır. Dolayısıyla, emekçi kesimler açısından çalışma yaşamına dönük politika önerileri, sosyal politika önerileri ve emek mücadelesini yükseltmeye yönelik politika önerileri hayatidir” denildi.
Raporda şu öneriler yer buldu:
Raporun tamamını okumak için tıklayın.
Çalışma Yaşamına Dönük Politika Önerileri
Halk sağlığını hiçe sayarak üretime devam etme çabası, sokağa çıkmağa yasağında ihracatçı firmaların istisna kapsamına alınması, bacaların, işçilerin tüm kaygılarına rağmen tütmesi bu durumun bir sonucudur.
Bu süreçte sermayenin uzun süredir hayalini kurduğu uzaktan çalışma pratikleri işçi hakları göz ardı edilerek kontrolsüz bir biçimde gerçekleşmektedir. Deneme süresi, ücretsiz izin, telafi çalışması, 50 yaş üstü ve 25 yaş altı çalışanların belirli süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılması uygulamalar, işçilerin bulaşıcı hastalık riskine karşı korumasız bırakılması, işçilerin teknoloji olanaklarını da kullanarak disiplin altına almaya yönelik girişimler bu dönemin emeğe yönelik kapsamlı saldırısının unsurlarıdır.
Çalışma yaşamına dönük olarak, uzaktan çalışmaya ilişkin yönetmelik çıkarılmalıdır. Çalışanlara erişememe hakkı tanınmalıdır. İş esnasında işçiyi sürekli gözetim altında tutan teknolojilere ve denetim mekanizmalarına izin verilmemelidir. Yaşamak için işyerlerinin denetimi acildir ve sendikalar, işyerlerinde işçi sağlığı iş güvenliği kurullarını denetim ve yönlendirme mekanizmaları olarak daha etkin kullanılmasını sağlamalıdır.
Sosyal Politika Önerileri
Covid-19’un ne düzeyde bir işsizlik yaratacağı, istihdamda ne kadar düşüş yaşanacağı gerek işçiler gerekse ülke açısından en önemli sorunlardan biridir. Talepteki düşüş ve Covid-19 nedeniyle alınan önlemlerle yüzbinlerce işyerinin üretimi durdu. Bu da işçiler açısından iş kaybı ve işsizlik demektir. Covid-19’un yarattığı devasa ekonomik ve sosyal tahribat her geçen gün daha belirgin hale gelmektedir. Salgının ciddi bir iş ve gelir kaybına yol açtığı açıktır. Ancak öte yandan bu devasa gelir ve iş kaybı karşısında alınan önlemler son derece sınırlı kalmış durumdadır. Özellikle gelir kaybını gidermeye yönelik nakdi desteklerin çok zayıf kalması salgın sürecinin beraberinde ciddi bir yoksullaşma ve gelir eşitsizliğinde artış getirmektedir. Salgın nedeniyle kamu idarelerinin bütçelerindeki ödeneklerin öngörülmeyen hizmetlerin yerine getirilecek olması nedeniyle yetersiz kalacağı açıktır.
Salgın nedeniyle tüm hanelerde kadın-erkek arasında ev içi iş yükünün orantısız biçimde kadınların aleyhine artmıştır. Kadınlar açısından salgının en yıpratıcı etkileri okulların kapatılması, evin dışından hizmet alımının büyük ölçüde azalması, uyulması gereken hijyen standartları, evde hastalanan ve bakıma muhtaç birisinin bulunmasıdır.
Sosyal politikalara dönük olarak herkese eğitim durumuna ve vasfına uygun, geçinebileceği bir ücretle, güvenceli iş olanağı sağlamak kamunun temel bir sorumluğu olmalıdır. Ücretsiz, nitelikli, erişilebilir bir sağlık hizmeti herkes için ayrımsız bir biçimde hayata geçirilmesi gereken temel bir haktır. Ek bütçe çıkarılmalıdır.Bütçe gelirinin vergi ayağı servet vergisine dayalı olmalıdır. Nitelikli çocuk bakım hizmetlerinin, yaşlı ve muhtaç insanlar bakım hizmetlerinin kamusal sorumluluk olarak üstlenilmesini sağlayacak yatırımlar planlanmalıdır. Ev işlerinin toplumsallaşması için adımlar atılmalıdır.
Emek Mücadelesini Yükseltmeye Yönelik Politika Önerileri
Salgın günlerinde sendikalı çalışanlar, sendikalı işyerleri ile örgütsüz çalışanlar, örgütsüz işyerleri arasındaki önemli farklar öne çıkmıştır. Sendikalı işyerlerinde kısmen tedbirler alınmış olsa da bunlar işçilerin ölümüne çalıştırılmasına engel oluşturabilecek nitelikte değildir.
Sendikal örgütlülüğün önündeki baraj sistemi kaldırılmalıdır. Özgür ve bağımsız toplu sözleşme hakkı tüm işçilere tanınmalıdır. Sendikasız İşyerlerinde, işçi konseyi ve/veya işyeri temsilciliği hayata geçirilmeli, konsey ve temsilcilikler aracılığıyla işyerlerinde denetimler sıklaştırılmalıdır.
Raporda ayrıca emek hareketinin salgın döneminde kullanabileceği sloganlar şöyle belirlendi:
Uzun çalışma saatlerine, sağlık tedbirleri alınmamış işyerlerine karşı
“Yaşamak için Daha Çok Zaman”
Güvencesiz, kayıt dışı ve düşük ücretlerle çalışmaya karşı
“İnsan Onuruna Yaraşır İş ve Ücret”
İşsizliğe karşı
“Herkesin Çalışması için Herkesin Daha Az Çalışması”
Gelir dağılımındaki adaletsizliğe karşı
“Sadaka Değil Yurttaş Hakları”
Sağlık ve sosyal güvenlikteki kayıplara karşı
“Herkese Sağlık ve Güvenceli Gelecek”
Örgütsüzlüğe ve emeğin sözünün duyulmamasına karşı
“Herkese Sendika Hakkı”
“Emeğe Söz Hakkı”