30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında iki mübadele sözleşmesi imzalanmıştır. Birinci sözleşme Türkiye’de yerleşik Rum-Ortodokslar ile Yunanistan’da yerleşik Müslümanların zorunlu göçünü öngören Nüfus Mübadele Sözleşmesi.
Balkan Savaşlarının başladığı 18 Ekim 1912 tarihinden itibaren yurtlarını terk etmiş olanları da kapsamına alan bu sözleşme ile yaklaşık iki milyon insan doğdukları toprakları terk etmek zorunda kaldı. Göç, din kriteri temel alınarak gerçekleştirildi. Osmanlı İmparatorluğunda din temeline dayalı Millet Sistemi geçerliydi. Etnik, dilsel veya ekonomik farklılıklar dinsel kimliğe göre ikincil sayılıyordu. Bu göç, tarihte görülen diğer göç örneklerinden farklı olarak iki taraflı ve eşzamanlı yürütülüp, her iki ülkeyi hem göç veren hem göç alan konumuna getiren bir süreçtir.
İkinci sözleşme ise, Milli Mücadelede esir olan Türk ve Yunan sivil ve askerlerin mübadelesini konu alan sözleşmedir. Bu sözleşmenin kayıtlardaki o dönem tam adı “Sivil Mevkufinin İadesi ile Usera-yı Harbin Mübadelesine Dair İtilafname”.
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu’nun İtilaf Devletleri tarafından işgali, Türk halkının Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, Türkiye Cumhuriyeti’ne ulaşacak bir direnişi ve mücadeleyi beraberinde getirdi. 1919 ile 1923 yılları arasında ülkenin dört yanında direnişler sürerken, tarih kitaplarında ve belgelerinde çoğu kez unutulan bir başka mücadele ve direniş de esirler konusuydu. Bu nedenle Türk ve Yunan esirlerinin mübadelesi konusu kamuoyunda pek bilinen bir konu değildir. Özellikle Yunanistan ve Türkiye arasında, esirler konusu savaşın sürmekte olduğu her an gündemde kalmış, birçok sivil toplum kuruluşu ve dünyanın saygın örgütlerinin de sık sık dahil olmasıyla, savaş kadar kritik süreçler yaşanmıştır.
Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran üç yılı aşkın süre boyunca Türkiye Kızılay Derneği, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığındaki arşiv ve belgelerde araştırmalar yapmış; ayrıca konuyla ilgili kaleme alınmış birçok eser üzerinde çalışmalar yaparak Milli Mücadele’de Türk ve Yunan Esirler, esaret ve mübadele sürecini tarafsız bir bakış açısıyla detaylı bir şekilde incelemiştir.
Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran’ın yaptığı araştırmalara göre Milli Mücadelede Türk ve Yunan esirlerinin durumu ve bu esirlerin mübadelesine ilişkin bilgiler aşağıdadır.
Kurtuluş Savaşı’nın en hazin tanıkları karşılıklı esir düşen siviller ve askerler olmuştur. Her türlü imkânsızlığa rağmen hayatta kalma mücadelesi veren esirlerin mübadele süreci, savaş sonrası dönemin de önemli konularından biridir.
Milli Mücadele sırasında Anadolu topraklarını işgal eden Yunanistan’la yaşanan çarpışmalar sonucunda yaklaşık 22 bin Türk ve 21 bin Yunan askeri ve sivilin esir düştüğü tespit edilmiştir. Ancak 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla başlayan mübadele sürecinde karşılıklı pek çok esir kaybı da yaşanmıştır.
Türk esirlerin İzmir ve Trakya üzerinden götürülüp Yunanistan’da yerleştirildikleri tespit edilebilen esir kampı sayısı 31’ dir. Bu esir kampları arasında Selanik’teki Beyaz Kule ve Selanik’in kalesi içindeki Yedikule de yer almaktadır.
Anadolu’nun çeşitli yerlerine Yunanlı esirlerin yerleştirildiği esir kampı sayısı ise 17’ dir. Bu kampların en büyükleri Kayseri’deki Talas ve Kırşehir kamplarıdır.
Başkumandanlık Meydan Muharebesi sırasında esir alınan Yunan Orduları
Başkomutanı General Nikolaos Trikupis (Νικόλαος Τροκούπης) Kayseri’deki Talas kampında yaklaşık bir yıl esir olarak tutulmuştur. Yunan askerleri tarafından ilk esir edilenler İzmir’in işgalinin başladığı gün olan
15 Mayıs 1919 günü Kolordu Komutanlığı subay ve erleridir. Bu subay ve erlerin çarpışmadan daha işgalin ilk günü esir düşmelerinin sebebi İstanbul Hükümeti tarafından 30 Ekim 1918 ‘de imzalanan Mondros Mütarekesinin 7 nci maddesindeki “İşgale karşı konulmaması ve birliklerin ellerindeki bütün askeri malzemeleri müttefik kuvvetlere teslim edilmesi” hükmüne uyulmasındandır.
Türk esirleri Yunanlılara ağırlıklı olarak ve genellikle İnönü savaşlarından sonra esir olurken, Yunanlı askerler 26 Ağustos 1922 ‘de başlayan Büyük Taarruz ve sonrasında çok sayıda esir alınmışlardır. Bu esirlerin çok büyük çoğunluğunu Yunan erleri oluşturmaktaydı. Fakat Yunan işgali sırasında Yunan Ordusuna yardım eden Anadolu’da yaşayan Rumlar da esir alındılar. Bunlar genellikle Yunan Ordusunun ilerleyişi sırasında onlara yardım eden veya onların yanında savaşan ve Anadolu’da yaşayan Rumlardı. Yunanlılara yardım ederken ele geçirilen bu siviller, esir muamelesine tabi tutularak esir kamplarına sevk edildiler.
Esir erler ve siviller yol yapımı ve ev tamiri gibi çeşitli imar işlerinde çalıştırılırken, general ve subaylar, uluslararası antlaşmalara uygun olarak bunlardan muaf tutulmuştur.
Yunanistan, esir Türk subaylarına maaş olarak 600 drahmi (o dönemde yaklaşık 10 Türk Lirasına karşılık gelmektedir) verirken, Türkiye Yunan esir subaylarına 21 lira aylık ödemiştir. Asker ve siviller sanatlarına göre çeşitli işlerde çalıştırılmış ve bunlara da belli miktarlarda ücret ödenmiştir.
Esir değişimi sözleşmesine göre Yunanistan elinde bulunan bütün savaş esirlerini İzmir’e gönderecek, Türkiye de aynı şekilde, subaya subay, ere er olmak üzere, eşit sayıda savaş esiri askeri, Türk esirlerini İzmir’e getiren gemilerle Yunanistan’a gönderecekti. Buna göre Yunanistan’dan ilk esir kafilesi 31 Mart 1923 tarihinde İzmir’e gelmiştir.
Bütün tartışmalara ve güçlüklere rağmen esir değişimi ancak 13 Ağustos 1923 tarihinde tamamlanabilmiştir. Böylece esirlerin esaret süresi yaklaşık ve ortalama olarak bir yıl sürmüştür.
Savaştan sonra Yunan Hükümeti:
– General Papulyas,
– General Hacı Anesti,
– Birçok generali,
– Başbakan Gunaris’i ve
– Bazı bakanları savaş hezimetinden sorumlu tutarak idama mahkûm etmiş ve kurşuna
dizmiştir. General Trikupis ise, Yunanistan’daki bu olaylar yatıştıktan ve
esirlerin değişimi anlaşması yapıldıktan sonra Yunanistan’a gönderilmiş ve
böylece idamdan kurtulmuştur. Kendisi 1928 yılında kendi isteğiyle emekli
olmuştur. General Nikolaos Trikupis 1868 doğumlu olup, 91 yaşında iken 1959 yılında Atina’da öldü.
Aşağıdaki fotoğraf Kurtuluş Savaşı sırasında Türk askerlerine esir düşen Yunan general ve subayların tutulduğu Kayseri’deki Talas esir kampında çekildi. Fotoğrafta ön sırada oturanlar, soldan sağa General Dirias, General Trikupis, Esir Yerlerinden Sorumlu Garnizon Komutanı Kurmay Albay Adnan Bey, General Diyonis, Kamp Güvenlik Komutanı Yüzbaşı Emin Bey.
Türk ve Yunan ulusları artık komşu ve birbirlerine dost iki halktır. Bu dostluk temelini de Atatürk- Trikupis ve Venizelos (Yunan Başbakanı) atmıştır. Bu dostlukları pekiştirmek görevi de sanatçılarımıza, sporcularımıza, mübadillere ve tüm Türk halkına düşmektedir.
Aycan Yılmaz