24 Ocak 1993’te, ‘karanlık güçler’ tarafından vahşice katledilen gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun ölümünün üzerinden 27 yıl geçti.
Ülkesini ve halkını aydınlatmaktan başka kaygısı olmayan gazeteciler ve basın emekçileri halka sadece gerçekleri ve doğruları anlattıkları için, gerçeklerin öğrenilmesini istemeyenler tarafından sürekli hedef gösterilmiştir. Kimi zaman yazdıkları nedeniyle tutuklanarak hapse atılmış, kimi zaman iktidar güçleri ve yandaşları tarafından açık açık tehdit edilmiş, kimi zaman da tıpkı Uğur Mumcu gibi vahşice katledilmiştir.
Aradan geçen 27 yıla rağmen ne yazık ki Uğur Mumcu cinayetinin gerçek katilleri ve arkasındaki güçler hala bulun(a)mamıştır. Daha öncesinde ve sonrasında işlenen pek çok cinayette olduğu gibi Mumcu cinayeti de failleri, azmettiricileri apaçık ortada olmasına rağmen kozmik odalarda tozlanmaya bırakılmıştır. Tıpkı Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Turan Dursun, Muammer Aksoy, Musa Anter, Metin Göktepe, Bahriye Üçok, Hrant Dink, Necip Hablemitoğlu cinayetleri başta olmak üzere pek çok cinayette olduğu gibi kimseyi ikna etmeyen bir soruşturma ve yargılama süreciyle örtbas edilme yolu izlenmiş, gerçek katillerin ortaya çıkarılması yönündeki talepler göz ardı edilmiştir.
İktidarların ülkenin gazetecilerini, yazarlarını, sanatçılarını, bilim insanları ve aydınlarını kendisi için tehdit olarak görmesi, her fırsatta hedef göstermesi, demokratik olmayan ülkelerde oldukça sık rastlanan bir durumdur. Türkiye’de özellikle son yıllarda düşüncelerini özgürce ifade edenler, emekten, demokrasiden, laiklikten, bilimden ve barıştan yana tutum alanlar iktidar güçleri tarafından hedef alınmakta, tehdit edilerek, gözaltına alınarak, tutuklanarak cezaevine konulmaktadır.
Dünyada en fazla tutuklu gazetecinin olduğu Türkiye’nin emeğin, özgürlüğün, demokrasinin, laikliğin, bilimin ve barışın yanında saf tutan gazetecilerine, gerçek aydınlarına yönelik büyük bir hapishaneye dönüştürülmüş olması düşündürücüdür.
Geçmişte cinayetlerle, bombalı saldırılarla susturulmaya çalışılan gazetecilerin, aydınların ve bilim insanlarımızın bugün ağır baskılar ve ölüm tehditleriyle karşı karşıya bırakılması, halkın gerçek ve doğru haber alma özgürlüğü üzerindeki yasakçı zihniyetin geldiği noktayı görmek açısından ibret vericidir.
Uğur Mumcu’nun korkusuz ve onurlu kalemi ile verdiği tam bağımsız, demokratik Türkiye mücadelesi, bugün artan baskılara rağmen, korkusuz gazetecilerin kalemlerinde, Cumhuriyet gençlerinin aydınlanma mücadelesinde aynı kararlılıkla devam ediyor. CHP olarak Uğur Mumcu’nun hayalini kurduğu eşit, laik ve tam bağımsız bir ülke için ‘Nasıl bir yurttaş olmalı’yı öğrenmek, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaması gerektiğini aklımızdan çıkarmamak, onurlu mirasa sahip çıkmak boynumuzun borcudur.
Karanlık güçlere karşı eşit, özgür, demokratik bir Türkiye için mücadele eden, bu uğurda canını veren Uğur Mumcu’yu ve insanlığın ortak evrensel değerlerini savunduğu için katledilen bütün basın emekçilerini, bilim insanları ve aydınlarımızı bir kez daha saygıyla anıyorum.
Berker Esen
CHP Silivri İlçe Başkanı