Nasıl söylesek nasıl bilsek seni Işığın Türkücüsü; tabiri caizse bu toprakların bir sentezisin. Bu
toprakların kültürüyle, tarihiyle, halkıyla, acısıyla, sevinciyle, ağıtıyla, folkloruyla, sarı sıcağıyla
beslenmiş, bu topraklarda yetişmiş koca bir, çınar. Öyle bir çınar ki köklerinden gelen her damla
değeri hiç bozmadan dalında sayısız renkte çiçeğe dönüştürmüş, çiçeğin ve kültürün her rengini ayrı
sevip, hayatı boyunca bu zenginlikleri insanlara sevdirmeye çalışmış ulu bir çınar. Kendi zamanın bir
ozanı olarak kalmamış, sevgiyle yeni bir zaman ve coğrafya yaratıp, bu coğrafyayı da evrensel bir
değer haline getirip dünyaya tanıtmış bir Anadolulu, aslında Anadolulu değil, Anadolu’nun ta kendisi.
“Öldürende, ölüme göz yuman da insan değildir, insan olamaz!”
“Her savaş, adı ne olursa olsun, bir yıkım, bir ölümdür; insanlığımızı çürütür, vicdanımızı çürütür.”
İşte bunlar daha 4,5 yaşındayken ölümle tanışmış, tüm gece sabaha kadar ölen babasını
bırakmayıp yanında kalmış, sabahında kekeme olup 12 yaşına kadar kekeme olarak yaşamış bir çocuk
olan Işığın Türkücüsünün, ölüme dair dile getirdiği sözler.
Dört buçuk yaşındayken, babası gözünün önünde öldürülünce onu sabaha kadar yalnız
bırakmadı, yüreğim yanıyor diye ağladı. Hayatı boyunca haksızlığın her türlüsüne başkaldıran bir
toplum önderi, dava adamı, bir çift söz oldu. Bir çift söz ki çelişkilere, korkulara ve haksızlığa karşı
duran ve yargılanmayı, hakaretleri, tehditleri hiçe sayan, yürekli bir çift söz.
Ruhunda da romanlarında da büyük bir mücadele vardı, gerçek hayatında bir devrimciydi
Işığın Türkücüsü. Fakat onun devrimciliği evrenseldi, halkçıydı, ideoloji ve etnik köken fark etmeksizin
zulüm gören her insanın, toplumun yanında olmuştu. Bu uğurda yargılanmış hapis cezasına
çarptırılmış olsa da;
“İpe çekeceklerini bilsem yine yazmaya devam ederim”
“Ben hiçbir zaman karamsar olmadım. Beni okuyanlar da karamsar olmasınlar.”
diyecek kadar dik duruşundan vazgeçmeyen, umut ve barış sevdalısı, duyarlı bir yurttaştı.
Yazısız sözlü edebiyatı yani folkloru romana taşımış, dünyada öncü olmuş bir edebiyatçıydı,
Işığın Türkücüsü. Hatta Anadolu ağıtlarını derlemek için bitlenmiş ve bunu halkı için değil kendisi için
yapmıştır. Çünkü halktır o, bankta yatarken, hamallık yaparken, traktör sürerken, kaçak olup kaçarken
halktan birisidir hayatı boyunca.
“Bir ülkede yoksulluk varsa bunu yazmayan yazar değil, insan bile olamaz. Önce insan
olmak lazım.”
Göçmen bir ailede yetişmesi, yoksulluktan okulu bırakması, kaza sonucu gözünü kaybetmesi,
köylü çocuğu oluşu onun dünyayı ve hayatı farklı anlamasını, anlatmasını sağlar. O ağaçlarla,
böceklerle, kelebekle, toprakla konuşur ve başka görür bal yapan arıyı, sığırcık kuşunu, su içen
karıncayı.
“Dünyadan bir çiçek eksilirse bir renk, bir koku yitmiş dem ektir.
Dünya binlerce çiçekten bir kültür bahçesidir. Bu insanlığın zenginliğidir. Bizim gibi ülkeler
yüzlerce çiçekli bir kültür bahçesidir.”
Bütün adaletsiz suçlamalar, yargılar, karalamalara karşı;
“ Kırılmadım sadece haksızlık ettiler.”
“Ben görevimi yaptım bir savaş dursun diye ben kendi savaşımı verdim, kardeşin kardeşi
öldürmesinin önüne geçmek için ben savaşımı verdim.”
diyerek nasıl bir insan sevdalısı olduğunu bir kez daha gösterir Işığın Türkücüsü.
Eserleri 40 farklı dile çevrilmiş ve 20. yüzyılın klasik edebiyat eserleri arasına girmiştir. Bu onu
dünyada en çok tanınan Türk edebiyatçı haline getirmiştir. Sayısız ödül, nişan almasına ve dünyada
yaşadığı asrın en başarılı sanatçıları arasında gösterilmesine rağmen, Işığın Türkücüsü yine de şu sözü
söylerdi;
“İyi sanatının arkasında, güçlü, namuslu, bükülmemiş adam, bence sanatından daha
makbuldür. Ne kadar güzel yazarsam yazayım beni de romanlarıma tercih etseler keşke. O kadar
iyi, o kadar namuslu olabilsem. “
Korkma, biz seni ağıtlarınla, romanlarınla, ödüllerinle, İnce Mehmet ve Orta Direk ile değil,
adamlığınla, namusunla, dik duruşunla, barışa sevdanla, insan sevginle, mazlumu koruyan yiğit
kişiliğinle ve o korkusuz koca yüreğinle hatırlayacağız.
Senin dediğin gibi iyi ki geldik bu dünyaya, geldik gördük ya gelmeseydik ne görecektik
Babam.
Mekânın cennet, toprağın bol olsun YAŞAR KEMAL Anadolu’nun öz evladı ve Işığın Türkücüsü.