Oğuz Aral, 1936 yılında İstanbul’un Silivri ilçesinde Mediha-İsmail Aral çiftinin üç çocuğundan en büyüğü olarak doğmuştur. Babasını 9 yaşında kaybetti. Annesi ve üç kardeşiyle birlikte anneannesinin İstanbul Üsküdar’daki evine yerleşirler. Oğuz Aral, Güzin Aral ve karikatürist Tekin Aral‘ın ağabeyidir. Öğrenim hayatına Davutpaşa Lisesi’nde devam etmiş ardından, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni kazanmıştır. Ancak, Akademi’de üçüncü sınıfa geldiğinde okuldan ayrılmıştır.
15’li yaşlarda ilgi duyduğu mizah alanına yönelmiş çeşitli dergi ve gazetelerde karikatür çizmeye başlayarak meslek hayatını oluşturmuştur. İleriki dönemlerde büyük mizah dergisi Gırgır’ı çıkarmıştır.
İlk çizimlerine 14 yaşında başlayan Oğuz Aral’ın çok kısa bir süre içerisinde yetenekleri fark edilmiş. 17 yaşında Türkiye’nin en uzun ömürlü mizah dergisi Akbaba’nın karikatüristleri arasına katılmayı başarmış ve 19 yaşına geldiğinde ilk çizgi romanınıyayımlamıştı. Tef, Taş, Marko Paşa ve Dolmuş gibi dönemin önemli muhalif dergilerinin aranan Altın Bilek unvanlı karikatürcüsü olmuştu.
1970’li yıllarda Gün Gazetesi’nde, Gırgır adında küçük bir köşede çizmeye başlayan Aral, giderek değişen çizgisiyle ve yeni katılan çizer kadrosuyla artık bir tam sayfa olarak çıkmaya başlar. Gırgır’ın yayınladığı karikatürler aslında Gün Gazetesi’nde çıkan haberlerin bir tür espriyle çizilmiş halleridir. Gırgır’ın bu gelişimi, daha sonra Oğuz Aral tarafından ayrı bir dergi olarak çıkarılması kararını aldıracaktır. Ayrı bir kitap olarak yayınlanan Gırgır, o güne değin Gün Gazetesi’nde yayınlamış olduğu bütün karikatürlerin, sayfalarının bile değişmeden kitap halinde yayınlanır. Grafik yapısı apayrı bir özelliğe sahip olan kitap, Gün Gazetesi’nden tamamen ayrılarak bir dergi şeklinde yayınlanmaya başlanmıştır.
Kardeşi Tekin Aral ile birlikte çıkarttıkları Gırgır dergisi, zaman zaman 1.000.000’a ulaşan haftalık tirajı ile dünyanın en çok satan üçüncü mizah dergisi oldu. Dünyada mizah dergisi olarak satışta birinci Rusya’da “Timsah” adlı mizah dergisi, ikinci ABD’de “Mad” Mizah dergisi, üçüncü ise Türkiye’den “Gırgır” mizah dergisidir.
Muhalif tavrıyla da bilinen Gırgır dergisi 12 Eylül döneminde kapatılan ilk yayın organlarından biri oldu ve dergi aynı dönemde birçok kez soruşturmaya uğradı.
1972 yılında başladığı yayın hayatına;
“Geçim derdini, can sıkıntısını, aşk yarasını, karı-koca kavgasını şipşak keser. Her derde devadır, gırgır da gırgır.”
sloganıyla başlayan Gırgır 1989 yılına kadar yayınlanmıştır.
Silivrili değerimiz Aral’ın dilinden Gırgır;
”Gırgır mizah dergisini çıkarırken okur olarak gençlik kitlesi¬ni hedeflemiştim. (Zaten ben bile gençtim.) O sıralar, yeni türeyen bir genç tipi vardı. Kendini zeki, bitirim, uyanık ve dayanılmaz çapkın zanneden fakat aslında meteliksiz, ezik ve epeyce de avanak bir gençlik… Üstelik bu avanaklık, saf ve sevimli avanaklıktı. Gırgır’ın belki de en önemli özelliği kendi okuru ile dalga geçebilmesiydi. Gırgır’dan önceki mizah dergileri (Marko Paşa, dahil) sadece politikacı, vurguncu iş adamı ve devlet otoritesini eleştirmişlerdi. Yani bizim dışımızda kötü kişileri… Mizahçılıkta en kolay iş, üçüncü şahısları eleştirmektir. Bu durumda mizahçı ile okur ortak olup kendilerinin dışındaki herkese veryansın ederler. Bir anlamda dedikodu yapmak gibi bir iş. Zor olan mizahçının kendisiyle dalga geçebilmesidir. Ama ondan da zoru mizahçının kendi okuruyla alay edebilmesi ve onu eleştirebilmesidir!..”
Kadrosu ve imtiyaz sahiplerinde büyük değişikliklerle günümüzde halen yayınlanan Gırgır, Türkiye’nin en çok satmış kült mizah dergisidir.
‘’Köstebek Hüsnü’’, ‘’Mayk Hammer’’, ‘’Utanmaz Adam’’, ‘’Vites Mahmut’’, ‘’Hafiyesi Mahmut’’ gibi, halk tarafından tutulan çizgi roman kahramanları yaratır. Bunlardan ‘’Avanak Avni’’, en çok tutulanı olur. Toplumsal sorunları, kendine özgü tipler aracılığıyla, kitlenin beğenisini ve algı yeteneğini gözden uzak tutmayan bir görüş doğrultusunda, karikatür dünyasına mal etmekte yeni bir çizer kuşağının öncüsü olur.
Oğuz Aral’ın karikatürleri ve Huysuz İhtiyar başlığı altında yazdığı mizahi öyküleri ölümüne kadar Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanmıştır.
Bu köşesiyle ilgili olarak karikatürist Cihan Demirci’ye şöyle demiştir:
“Bir kere ben resim hayal edebiliyorum, yazarlar resim hayal edemez, kelimelerle düşünür. Bu, bir avantaj, ama ikincisi yazarlık çok zor bir şeymiş, yani Allah sizi korusun çok kaypak bir şey. Şimdi çizgide bir şey çizersiniz, onu beğenmezseniz oturur tekrar çizersiniz hallolur, ama sözcükler öyle değil ki gaydırı kuppak Cemilem işte!… Şimdi cümleyi böyle yapıyorsunuz olmuyor, çevirip başka türlü yazıyorsunuz, bu defa da başka türlü bir anlam çıkıyor ortaya. Halbuki ben başka bir şey anlatmak istiyorum. Bir de bakıyorsunuz yazmaya, ortaya anlatmak istediğiniz değil bambaşka bir şey çıkabiliyor. Yani yazarlık kötü bir şeymiş, iyi ki geç başlamışım…”
Gırgır aslında bir çeşit mizah okulu olarak göreve başlamıştır. Çiçeği Burnundakiler adıyla konulan genç ve yeni çizerler köşesi sayesinde halkın mizah eğilimine de son derece yakından tanık olmuştur. 1950’lerden sonra mizah dergilerindeki çizgi gücü giderek yazıya yaklaşmaya başlamış, ama genellikle yazının gölgesinde kalmıştır. Oğuz Aral Gırgır’da bu anlamda bir devrim yaparak tamamen çizgi ağırlıklı bir mizah anlayışı yarattı ve bir yerde yazıyı da çizgiye dönüştürmüş oldu. Gırgır’ın diğer bir önemli özelliği ise şimdiye kadar bir olan yazar-çizer kadrosunun işlevsel olarak ayrılmasıydı. Böylece dergide bir espri bulucu, bir de bulunan espriyi canlandırıcı iki grup olmuştur. Bu şekilde yayınlanan karikatürler arasında bir çizim bütünlüğü sağlanırken, alta atılan imzalar da biri çizer, biri yazar olmak üzere ikiye çıktığı görüldü.
İşindeki titizliği ile bilinen ünlü karikatürist, beğenmediği işleri tekrar çizdirir, çalışanlarına karşı tatlı-sert bir tutum içinde davranır. Çalıştığı dergilere yollanan amatör karikatürleri tek tek inceler, yayınlanmaya uygun bulduklarına mutlaka telif hakkını öder.
Güncel, halkın anlayabileceği, basite indirgenmiş bir karikatür anlayışına önem veren Aral, farklı mizah anlayışı ile dikkat çeker. Aral eski kuşak çizerlerden kopup kendi çizer kuşağını kendisi yetiştirir. Kendisinden önceki mizah dergilerinin elitist tavrını terk edip, döneminde “sulu mizah” denilerek küçümsenen, argo, cinsellik ve mahalle hayatını işlekten çekinmeyen yeni bir anlayışa yönelir. Bu anlayış doğrultusunda, yayına başladığı ilk yılın sonunda Gırgır dergisi 45 bin satıyordu. Hasan Kaçan, Latif Demir, Mehmet Çağçağ, Metin Üstündağ, Gani Müjde gibi onlarca ünlü karikatürist ve yazar, Oğuz Aral’ın yönetimindeki Gırgır dergisinde yetişen isimler arasında yer alır.
Lakabı olan Huysuz İhtiyar’ı kendisi koymuş olan Oğuz Aral’ın “gereksiz taramalardan kaçın”sözü, yetiştirdiği her usta tarafından kendi öğrencilerine aktarılmaktadır. ‘Huysuz İhtiyar’ Oğuz Aral’in Pazar yazılarından derlediği ilk kitabının da ismidir aynı zamanda. Yetiştirdiği mizahçılar ve çalışma arkadaşları tarafından ölümünden sonra anısına 26 Temmuz 2005yılında Cihangir Parkı’na dikilen heykeli, daha sonra iki defa saldırıya uğramış, her seferinde tekrar yapılarak yerine konulmuştur. En son 2008 şubatında gerçekleşen üçüncü saldırıdan sonra heykel onarılamayacak duruma gelmiş, yerine yenisinin konulmasına karar verilmiştir. ‘Huysuz İhtiyar’ Oğuz Aral‘in pazar yazılarından derlediği ilk kitabının da ismidir aynı zamanda.
Avanak Avni, Oğuz Aral’ın Gırgır dergisi için ofis-boy olarak çalışan Rıza Külegeç (oyuncu Dağhan Külegeç’in babası) adlı çocuktan esinlenerek yarattığı bir karakter. Avni tipik bir gecekondu mahallesi çocuğudur. Hep ezilir ama hiç boyun eğmez. Bazen hileyle, bazen kurnazlıkla, bazen boyun eğer görünerek hakkını korumaya çalışır. Mahallesindeki iri kıyım Deve Dilaver‘den dayak yer, mahalle arkadaşı Leyla‘ya ise aşıktır ama derdini anlatamaz, çünkü konuşmayı sökmemiştir henüz…
Oğuz Aral, bir karikatüründe Avanak Avni’ye konuk olmuş ve Avni’den bir taş da o yemişti.
Silivri’mizin değeri Oğuz Aral Avni’yi anlatıyor:
“Futbolcular ve politikacılar dahil ülkenin en ünlü kişisi oldu. Tabaklarda, bardaklarda, tişörtlerde, çarşaflarda, kolyelerde, kalemlerde, aklınıza gelebilecek her türlü tüketim mad¬desinde resmi basılır oldu. Hatta bununla da kalmadı. Avrupa’da duvarlarda afişlerini Avrupalı gençlerin yakalarında rozetlerini gördüm. Bir Meksika dergisi de Avni’yi kapak yaptı. Avni’yi üçüncü dünya ülkelerinin simgesi olarak seçmişlerdi. Irkçılığa karşı bayrak yapmışlardı. Tabii bütün bu olanlar benim iznim dışında oluyordu. Avni yıllarca ticaret amacıyla kullanıldı. (Hâlâ da kullanılmakta) Eğer Türkiye’de Avrupa ya da Amerika’daki gibi sanatçıyı koruyan telif eserleri kanunu olsaydı şimdi bunca milyon doları ne halt edeceğimi kara kara düşünüyor olacaktım Yani beni Allah korudu!’
Cümlelerini söyler…
Avni’nin ünü, Türkiye sınırlarını aşmış;
Güney Afrika’daki ırkçı olaylara karşı, Meksika’da ise ABD emperyalizmi karşıtı grupların sembolü olmuştur.
Fransa’da AB anayasasına karşı çıkan gruplar da Avanak Avni tipini kullanmışlardır.
Avni ODTÜ’de Troçkist guruplar tarafından da siyasal bir eylemde kullanılmıştı.
Gırgır‘ın yönetiminden zorla alınması sebebiyle ve derginin el değiştirmesi üzerine 1989sonlarında “Avni” adlı yeni bir mizah dergisi çıkarmaya başlar, 1996 yılına kadar da çıkarmaya devam eder. Derginin kapanmasının ardından Hürriyet Gazetesi’ne geçen Aral, vefatına kadar karikatür ve yazılarını bu gazetede yayınlar.
Türkiye’yi karikatürleriyle Avrupa’ya ilk tanıtanlardan Oğuz Aral karikatüristliği yanında başka aktivitelere ve yeteneklere de sahipti. Koca Yusuf (1966), Direkler Arası (1967), Bu Şehri İstanbul (1968), Ağustos Böceği ile Karınca (1971) adında çizgi filmleriyle de Türk çizgi film sektöründe önemli bir yere sahiptir. Onun çok yönlülükleri arasında pandomim sanatçısı ve öğretmeni, tiyatro yöneticiliği, bağlama ustası, yazar, senarist, grafikçi, seramik ve ebru ustası, ressam, aşçı, ticaret adamı, çizgi film yapımcılığı ve en önemlisi mizah ustalığını sayabiliriz. Yönettiği tiyatro oyunları ise Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Keşanlı Ali Destanı’dır. Bu çalışmaları arasında özellikle Türk çizgi film yapımcılığını önemli bir noktaya taşıyacak çalışmalar yapmış, Anadolu’nun çeşitli bölgelerine pandomimi taşıyarak bu sanat dalının tanınmasına olanak sağlamıştır.
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde pandomim gösterileri sergileyen Aral’ın tiyatroya ilgisi 1958’de kurduğu pandomim tiyatrosu ile başlar ve gelişir. Yazarlığı ve yönetmenliğinin yanı sıra dekor tasarımını da üstlendiği ‘Huysuz İhtiyar’ yıllarca sahnede kalır. Sanatçı, yakın dostu Müşfik Kenter’in 1980 yılında oynamaya başladığı “Bir Garip Orhan Veli” adlı tek kişilik oyunu da yönetir. Oyunun 22 yıl boyunca seyirciyle buluşma sayısı 5.000’i aşar. Ayrıca Türkiye’nin ilk canlı karikatür stüdyosunu kurar ve burada reklam filmleri yapar.
Pandomim sanatçılığı yaparken başına gelenler ise ayrı bir mizah konusudur.
Sözsüz oyun için, komünizm propagandası soruşturması açıldığında kendilerini şöyle savunur:
“Bizde söz yok ki, nasıl suç olur?”
Hem bu soruşturma, hem de savunması gerçek bir mizah örneği değil midir?
26 Temmuz 2004’te haftalık tatil için gittiği Bodrum’da kalp krizi geçirerek 68 yaşında vefat etti. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Tüm bu yorucu hayatının üzerine elinden hiç düşürmediği sigara ve günde 40 bardağa yaklaşan çaylar ve kahveler yüzünden pek çok kez tehlikeler atlatır. Yorulur ve gittikçe daha da “Huysuz İhtiyar”laşmaya başlar. Tüm işlerini bir yana bırakıp Levent’teki evine dinlenmeye gider. Burada ahçılığa merak sarar. Ebru ve seramiğe başlar. Pek çok iş yerinin dekorasyonunu üstlenir. Bu süreçte sağlığı günden güne kötüleşir. Pek çok ameliyat geçirir. Doktorun tüm uyarılarına rağmen o, “erik-rakı” diyetine devam eder. Bodrum’a gidiş-dönüş bilet alır. 2004’ün 26 Temmuz’unda, plajda kitap okurken fenalaşıp bayılır ve götürüldüğü hastanede vefat eder. Kalbine yenilen Türk mizahının büyük ustası Oğuz Aral (68), yaşamının son saatlerinde bile espri yapmayı bırakmaz, doktoruyla, sağlık görevlileriyle şakalaşır. Bodrum’da kaldığı otelde fenalaşan usta karikatürist, başına toplananlara “Rahatsız olmayın, tatilinizi yapın” diyen Aral, kendisini sedyeyle taşıyan doktor ve sağlık görevlilerine de “Çocuklar kusura bakmayın, ihale size kaldı galiba. Aman ne olur çevreye hissettirmeyin. Doktorum, şapkam da sende hatıra olarak kalabilir” der. Son saatlerinde bile espirili halini sürdürür.
Ölümünün ardından, Temmuz 2006’dan itibaren Penguen dergisi çizerleri Oğuz Aral’ın anısına Avni’nin karikatürlerinin aynısını kendi kalemlerinden çizerler.
EVLİLİKLERİ
1.Evliliği : İlk evliliğini 1956 yılında Sevil Güner Ener hanım ile yapan Oğuz Aral,1964 yılında boşanmıştır.
2.Evliliği: ikinci ve son evliliğini balerin Tolga Tiğin ile 1964 yılında yaptı, çiftin beraberliği Oğuz Aral‘ın vefatına kadar devam etti. Elgin adında bir kızı, Seyit Ali (d.1970) adında bir oğlu var.
Oğuz Aral’ın Oğlu Seyit Ali Aral da babası gibi karikatüristliğe devam etmekte ve “Ot”dergisinde yazmaktadır.
“Oğuz Abi hayatı boyunca müthiş bir yol haritası olmuştur bana.” Sezen Aksu
“Oğuz Aral her şeyi yapardı. Hatta her şeyi güzel yapan adamdı.” Müjdat Gezen
“İnsan sarrafıydı. Sizinle yarım saat konuşsa kaderinizi okuyabilir, hatta değiştirebilirdi. Hiç bilmediğiniz, gizli kalmış yanlarınızı karikatür denilen araçla nasıl ortaya çıkarabileceğinizi şıp diye gösterirdi.” Metin Üstündağ
Peki Türkiye’nin Çeşitli Yerlerinde Anma Etkinlikleri Düzenlenen Silivri Doğumlu Mizahın Abisi Oğuz Aral Silivri’de Anıldı Mı?
7-8-9 Ağustos 2015 tarihlerinde gerçekleşen 54. Silivri Yoğurt Festivali birçok kültür ve sanat etkinliğine ev sahipliği yaptı. Festivalin son günü olan 9 Ağustos tarihinde saat 18.00 – 20.00 arasında Silivri Belediyesi ve Don Quichotte tarafından Oğuz Aral anısına düzenlenen 1. Uluslararası Mizah ve Karikatür Etkinliğine katılan dünya çizgi ustaları ‘Karikatürün Dili’isimli bir panel gerçekleştirdi. Panelde “Canlı Performans” yapıldı. Söz konusu etkinlikte “Kaçak Göçmenler” konulu karikatür sergisi de yer aldı. Çevre Derneği Çay Bahçesi’nde gerçekleşen söyleşide karikatürün kişiyi düşünceye, daha çok okumaya ve gündemi takip etmeye zorladığını ifade eden karikatüristler, toplumun hassasiyet duyduğu konular hakkında çizerek mesajlar vermenin kendileri için bir görev olduğunu dile getirdi.
OĞUZ ARAL ÖZEL ONUR ÖDÜLÜ KARAYEL’E VERİLDİ
Silivri doğumlu olan büyük karikatür ustası “Oğuz Aral” adına düzenlenen Silivri Belediyesi 1. Uluslararası Mizah ve Karikatür Etkinliği’nde özel onur ödülü, etkinliğin düzenlenmesinde emek ve katkıları nedeniyle Erdoğan Karayel’e verildi. Silivri Belediye Meclis Üyesi Saadet Gençoğlu, Oğuz Aral’ın yarattığı Avanak Avni karakterinin heykelini Karayel’e takdim etti. Erdoğan Karayel, dünyaca ünlü Silivrili heykeltıraş Kemal Tufan’ın yapmış olduğu özel onur ödülünü almaktan mutluluk duyduğunu dile getirdi.
HÜSEYİN AVNİ DEDE SEVİLEN ŞİİRLERİNİ SESLENDİRDİ
Silivri’de festival kapsamında gerçekleştiren şiir dinletisinin konuğu “Sokak Şairi” olarak bilinen Hüseyin Avni Dede’ydi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Çay Bahçesi’nde gerçekleşen programda Avni Dede en sevilen şiirlerini Silivrililer için seslendirdi. Dinletinin sonunda kitaplarını imzalayan Avni Dede, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar’a kendisini festivale davet ettiği için teşekkür etti. Dede’nin Yoğurtçu Heykeli’ni Silivri Belediye Meclis Üyesi İbrahim Çeşmecioğlu takdim etti.
Silivri’de Oğuz Aral’ın anısına ismi konulan bir sokak adı olduğunu biliyor muydunuz? Peki bu sokak nerede?
Oğuz Aral ismini Silivri’de yaşatmak için daha güzel bir önerimiz var, adına bir karikatür parkı yapılamaz mı? Bizce yapılabilir…
Saygı ve sevgilerimizle…
Silivri TV – silivri.tv.tr
facebook.com/silivritvtr – instagram.com/silivritvtr – twitter.com/silivritvtr